Coğrafyamız
ABD’nin kararı İhvan’ı güçlendirir
ABD’nin Müslüman Kardeşler’i terör örgütü ilan etmesi ciddi bir takım endişeleri beraberinde getirmektedir. Bu yönde bir karar Müslüman Kardeşler hareketine desteğiyle bilinen Türkiye ve Katar’ın ABD ile olan ilişkilerinde yeni bir gerginlik yaratacaktır. Ayrıca unutulmamalıdır ki hareket, baskıya maruz kaldığı Cemal Abdülnasır, Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek dönemlerinden de büyüyerek çıkmış, baskılar, hareketin farklı ülkelere yayılarak küresel bir ağ haline gelmesine vesile olmuştur.
ABD Temsilciler Meclisi’ndeki Adalet Komisyonu, yaptığı görüşmeler sonrasında Müslüman KardeÅŸler hareketinin terör örgütü kabul edilmesi yönündeki kararı 17’ye karşı 10 oyla kabul etti. Komisyonun bu kararının nihai olarak kabul edilmesinin önünde uzun bir süreç bulunuyor. “Müslüman KardeÅŸler’in Terör Örgütü Olarak Kabul Edilmesi” olarak tanımlanan tasarının önce Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’ndan geçmesi ve daha sonra da Senato tarafından onaylanması gerekiyor. Tasarı son olarak da ABD BaÅŸkanı’nın onayına sunulacak ve gerekli süreçler tamamlanırsa yasalaÅŸacak. Temsilciler Meclisi Adalet Komisyonu üyesi Mario Diaz-Balart tarafından gündeme getirilen tasarı, Komisyon BaÅŸkanı ve Cumhuriyetçi Parti üyesi Bob Goodlatte tarafından da Müslüman KardeÅŸler’in ABD için “büyük bir tehlike ve ulusal güvenliÄŸe tehdit” oluÅŸturduÄŸu iddiasıyla ciddi biçimde desteklendi.
Tasarı aslında bu baÄŸlamda yapılan bir baÅŸka giriÅŸimin devamı niteliÄŸinde. 2015 yılının Mart ayında, Cumhuriyetçi Parti’nin baÅŸkanlık yarışındaki aday adaylarından Ted Cruz’un giriÅŸimiyle, Müslüman KardeÅŸler’in terör örgütü ilan edilmesine dair yasa tasarısı, ABD Senatosu Dış Ä°liÅŸkiler Komitesi’nde görüşülmüştü. Dış Ä°liÅŸkiler Komitesi tasarıyla ilgili herhangi bir karar almamış ancak aynı gün, aynı içerikteki Diaz-Balart’ın tasarısı Adalet Komitesi’ne de getirilmiÅŸ ve izleyen adımlar bu komite aracılığıyla gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir.
Rejimin hak ihlallerine yer yok
Tasarının içeriÄŸinde, Suriye, Mısır, Suudi Arabistan, BirleÅŸik Arap Emirlikleri ve Rusya gibi ülkelerin Müslüman KardeÅŸler hareketini terör örgütü ilan ettiÄŸi, hareketin kuruluÅŸ yıllarında ve daha sonraki dönemlerde terör faaliyetleri gerçekleÅŸtirdiÄŸi ve ideologlarının ÅŸiddet eÄŸilimli cihat ideolojisini tasvip ve teÅŸvik ettiÄŸi gibi iddialara yer verilmiÅŸtir. Bununla birlikte özellikle Mısır’daki darbe sürecinde Müslüman KardeÅŸler üyelerinin ÅŸiddet içeren gösterilere katıldığı ve hareketin, ÅŸiddeti bir yöntem olarak benimsediÄŸi gibi iddialar öne sürülmüştür.
Senatoya sunulan yasa tasarısında bahsi geçen ve Müslüman KardeÅŸleri terör örgütü ilan eden hemen hemen tüm devletlerin baskıcı otoriter rejimler olduÄŸu ve özellikle bu ülkelerde hem Müslüman KardeÅŸler üyelerine hem de diÄŸer muhalif gruplara yönelik insan hakları ihlallerine yer verilmemesi dikkat çekmektedir. Bu anlamda tasarı, ABD’yi, Müslüman KardeÅŸler konusunda Suriye’deki Esed yönetimi ve Rusya ile aynı pozisyona koyarak absürd bir durumu da beraberinde getirmektedir.
Öte yandan tasarıyı hazırlayan ve destekleyenler, Mısır’da askeri darbe ile yönetime gelen ve Müslüman KardeÅŸler hareketine karşı açık bir mücadeleye giren Sisi yönetimin Ä°nsan Hakları Ä°zleme Örgütü ve Uluslararası Af Örgütü tarafından sıkça dile getirilen insan hakları ihlallerini de dikkate almamış gözükmektedir. Bu açıdan bakıldığında Müslüman KardeÅŸler’in terör örgütü ilan edilmesi Washington’un Mısır’daki Sisi yönetimine harekete karşı daha yoÄŸun bir kampanya yürütmesi konusunda da teÅŸvik edici bir yaklaşım olarak görülebilir.
Öte yandan hem Mısır’da hem de Libya ve Suriye gibi devrim sonrası karışıklıkların devam ettiÄŸi ülkelerde Müslüman KardeÅŸler hareketi kesin bir dille ÅŸiddeti reddetmiÅŸ ve bu yönde gerçekleÅŸtirilen eylemleri kınamıştır. Hareket üyeleri Katar, Türkiye, Ä°ngiltere ve ABD gibi ülkelerde sivil inisiyatifler baÅŸlatarak özellikle Mısır’da darbe rejiminin insan hakları ihlallerine dikkat çekmiÅŸ ve demokratik yönetim taleplerini dillendirmiÅŸtir.
Siyasi arka plan
Durum böyle iken Temsilciler Meclisi’nin Müslüman KardeÅŸler hareketini terör örgütü ilan etme yönünde giriÅŸimde bulunmasının tamamen siyasi bir arka plana sahip olduÄŸu dikkatten kaçmamalıdır. Ayrıca bu yasa tasarısının ABD yönetimi içerisinde demokratik Ä°slami hareketlere karşı ciddi bir kampanyanın yürütüldüğünü göstermesi bakımından kayda deÄŸer bir geliÅŸmedir. Müslüman KardeÅŸlere yönelik bu giriÅŸim Donald Trump’ın baÅŸkanlık adaylığı sürecinde açık biçimde takındığı Ä°slam karşıtı tutumla ve bir baÅŸka aday olan Ted Cruz’un “Müslüman KardeÅŸlerin terörün sorumlusu olduÄŸunu unutmamalıyız” gibi yorumlarıyla birlikte düşünüldüğünde ABD siyasetinde Ä°slamofobinin giderek artacağı yorumu da yapılabilir.
Ä°hvan karşıtı bu giriÅŸim sadece ABD siyasetiyle deÄŸil özellikle OrtadoÄŸu’da Müslüman KardeÅŸler karşıtı bir politika izleyen kimi ülkelerle de yakından ilgilidir. Bu ülkelerin başında şüphesiz BirleÅŸik Arap Emirlikleri gelmektedir. Müslüman KardeÅŸler’i siyasi bir tehdit olarak algılayan BAE yönetimi harekete yönelik hem OrtadoÄŸu’da hem de küresel düzeyde bir baskı yürütülmesine öncülük etmektedir. Bu baÄŸlamda Abu Dabi, Sisi yönetimine verdiÄŸi mali destek karşılığında Kahire’nin Müslüman KardeÅŸler’i sona erdirmesini istemektedir.
Silah anlaşmasını bozma tehdidi
BAE’nin Müslüman KardeÅŸler karşıtlığına örnek olan bir baÅŸka süreç de Ä°ngiltere’de yaÅŸanmıştır. BAE yönetimi, Müslüman KardeÅŸler’in yoÄŸun biçimde faaliyet yürüttüğü Ä°ngiltere’de hükümete baskı yaparak Ä°hvan’a yönelik tutum alınmasını talep etmiÅŸtir. Öyle ki Mısır’da Müslüman KardeÅŸler üyesi Muhammed Mursi’nin 2012 yılında cumhurbaÅŸkanı seçilmesine öfkelenen BAE Veliaht Prensi Muhammed bin RaÅŸid El-Maktum, David Cameron’u arayarak Mursi’ye destek olunmaması talebinde bulunmuÅŸtur. 2014 yılında da BAE yönetimi Ä°ngiltere’nin Müslüman KardeÅŸler aleyhinde bir tutum almamasına tepki göstererek bu ülkeyle yapılacak milyarlarca dolarlık silah anlaÅŸmalarını iptal etme tehdidinde bulunmuÅŸtur. Bu tehditler karşısında geri adım atan Londra, uzun bir süredir hazırlamayı sürdürdüğü Müslüman KardeÅŸler raporunu 2015’in Aralık ayında tamamlamış ve raporda Ä°hvan’a üye olmanın “aşırıcılık” belirtisi olabileceÄŸini iddia etmiÅŸtir.
Müslüman KardeÅŸler karşıtlığında öne çıkan bir diÄŸer ülke olan Mısır’ın, ABD ile özellikle askeri darbeden sonra geliÅŸtirmeye çalıştığı yakın iliÅŸkiler de Washington’da Ä°hvan’a yönelik olumsuz giriÅŸimlerin bir baÅŸka nedeni olarak görülebilir. Nitekim Diaz-Balart’ın Müslüman KardeÅŸler’i terör örgütü ilan eden yasa tasarısını Adalet Komisyonu’na getirmeden önce, Sisi rejiminin lobicileriyle, dokuz farklı görüşme yaptığının iddia edilmesi, Kahire’nin de ABD’de alınan bu kararda rolünün olduÄŸunu doÄŸrular niteliktedir.
Türkiye ile yeni bir gerilim
Her ne kadar önünde uzun bir süreç olsa da tasarının yasalaÅŸması ve ABD’nin Müslüman KardeÅŸler’i terör örgütü ilan etmesi ciddi bir takım endiÅŸeleri beraberinde getirmektedir. Bu yönde bir karar Müslüman KardeÅŸler hareketine desteÄŸiyle bilinen Türkiye ve Katar’ın ABD ile olan iliÅŸkilerinde yeni bir gerginlik yaratacaktır. Bu durum Ankara’nın tüm taleplerine raÄŸmen Washington’un Suriye’deki PYD’yi terör örgütü olarak görmemesi ile birlikte düşünüldüğünde Türkiye’nin ABD’deki olası bir Ä°hvan kararına tepkisinin çok daha sert olmasına neden olacaktır.
Öte yandan Müslüman KardeÅŸler hareketinin tarihsel olarak benimsediÄŸi barışçıl çizgisinden ayrılmayacağı da bir gerçektir. Harekete yönelik özellikle Mısır’da sürdürülen siyasi baskıya raÄŸmen Ä°hvan, ÅŸiddeti bir yöntem olarak benimsemediÄŸini her fırsatta dile getirmiÅŸtir. Yine hareketin üst düzey yöneticileri Sisi rejiminin baskısına raÄŸmen ÅŸiddete baÅŸvurulmayacağını vurgulamıştır.
Son olarak kısıtlamalara ve engellemelere rağmen küresel bağlantıları çok güçlü olan Müslüman Kardeşler hareketinin ABD, İngiltere ya da Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin girişimleri ile sonlandırılabileceğini düşünmek yanıltıcı olacaktır. Öyle ki hareket baskıya maruz kaldığı Cemal Abdülnasır, Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek dönemlerinde de büyüyerek ve gelişerek çıkmış, hatta bu baskılar hareketin farklı ülkelere yayılarak küresel bir ağ haline gelmesine vesile olmuştur.
Bu açıdan bakıldığında ABD’de alınan kararın siyasi olduÄŸu unutulmamalıdır. Washington yönetiminin Müslüman KardeÅŸler’e yönelik politikasının deÄŸiÅŸip deÄŸiÅŸmeyeceÄŸi ise yeni baÅŸkanın seçilmesinden sonra netlik kazanacaktır. Ancak, ABD Temsilciler Meclisi’nin barışçıl bir sivil toplum hareketi olan Müslüman KardeÅŸler’i terör örgütü ilan etmesi Ä°slam dünyasında bu yönde ılımlı ve demokrasi yanlısı hareketler açısından bir samimiyetsizlik göstergesi olarak kabul edilecektir.
Yrd. Doç. Dr. İ. Numan Telci / Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü
Henüz yorum yapılmamış.